Srebrenitsa Katliamı : Onların Suçu Müslüman Olmaktı...
Avrupa'nın göbeğinde en verimli, en bereketli topraklarındayız. Annemler Almancı olduğu için arabayla Almanya'ya giderken, eski Yugoslavya'da gördüklerini anlatırdı. Doğu Karadeniz görmüş birisinin, oradaki yeşillikten ve doğadan övgü dolu sözlerle bahsetmesi çok şaşırtmıştı beni. Fakat 90'ların başından itibaren, bu coğrafyada işler iyiye gitmemeye başlamıştı...
Not: Yazıyı okurken yukarıdaki parçayı dinlemenizi tavsiye ederiz.
Bölgedeki Sırp güçleri hem Hırvatlarla hem de Boşnaklarla
iyi geçinememekteydi. Önce 1991-1995 yılları arasında yapılan savaşlarla Hırvatlar,
Sırp güçleri kontrolündeki Yuguslavya'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan
ettiler. Boşnaklar da Sırp güçlerinin baskı ve zulümlerinden yılmış, adeta her
gün ölümü bekler gözlerle yardım bekliyorlardı. Sırp güçlerinin kontrolündeki bölgelerde
Boşnak nüfusa gün geçtikçe yapılan zulüm artıyordu.
Yıl 1993'ü gösterdiğinde
ise artık insanlık onurunu kaybetmiş Sırp güçleri Boşnaklar kaçmasınlar diye ev
ev dolaşarak pasaportlarını topluyorlardı. Pasaportlarını vermeyenlere sistemli
işkence uygulanıyor ve zorbalıkla bölgeden sürgüne gönderiliyorlardı. Sürgünün
sonucu da muhtemel ölümlerle bitiyordu. Saraybosna sürekli bir kuşatma
altındaydı. Sırp güçleri paramiliter topluluklardan oluşuyordu ve sistemli
katliamları dünya tarafından hiçbir suretle Sırbistan'a mâl edilemiyordu.
Bu katliamlara sessiz kalmanın sonucunda, devlet destekli katliam önce Saraybosna'da bulunan Markale pazarında başladı.
Günlük işlerini yapan Boşnaklar, Sırp Cumhuriyet Ordusu'na bağlı güçlerce havan
topu saldırısına uğruyorlardı. Bu akıl alır gibi bir şey değildi! Saldırıda
120'ye yakın kişi yaralanmış ve 64 kişi hayatını kaybetmişti. Ölenlerin coğu
kadın ve çocuklardan oluşuyordu. NATO bunun üzerine göstermelik olarak Sırp
sınırına bir hava taarruzu düzenleyerek tavrını koyuyordu.Gündüz gözüyle siviller hedef alınmıştı ve NATO buna sessiz kalıyordu! Dünyanın gözü önünde, Avrupa'nın orta göbeğinde 2 milyona yakın insan, sırf Müslüman oldukları için ölümle burun burunaydı artık...
Bu süreçte birçok katliam, öldürme, işkence ve sistemli
tecavüzler gerçekleşti. Dünya sanki kulağını bu sistemli tecavüzlere kapatmış,
bölgeden hiçbir şekilde gelen haberlere itibar etmiyordu.
Fakat nedense Bosna Savaşı'nda işler Sırpların istediği
gibi gitmiyordu. Birçok cephede geri düşen sırplar Birleşmiş Milletler'in
güvencesiyle silahsızlandırılan Srebrenitsa bölgesine saldırmanın kendilerine
avantaj getireceğini düşünüyorlardı. Kendilerine "Kaplanlar" adını
takmış, paramiliter güçlerden oluşan Sırp Ordusu (Çetnikler), Radovan
Karadzic'ten aldıkları emirleri komutan Radko Mladic önderliğinde hızla
uygulamaya koydular! BM tarafından güvenli bölge ilan edilmiş, Hollanda
askerlerinin garantörlüğünde olan Srebrenitsa Bölgesine girdiler. Hollanda askerleri saldırıdan bir gece önce Fransız komutandan gelen emirle kenti boşaltmış ve bütün silahlarını topladıkları Müslümanları Sırpların eline teslim etmişlerdi. (Daha sonra ortaya çıkan görüntülerde ise, Sırp Generalin, kenti boşaltan Hollandalı komutana hediye verildiği gözlenmişti.)
Boşnak
güçleri silahsız olduğu için hiç direnç gösteremediler. O sırada 1 yıldır
yardım bekleyen Aliya İzzetbegoviç Türkiye'den duruma sessiz kalınmamasını
istese de ülke yönetiminde bulunan Süleyman Demirel'den de yardım alamayınca
Avrupa tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir katliam gerçekleşti. Resmi
rakamlara göre 8372, fakat komutan Şerif Patkovic ( dönemin kolordu
komutanı)'nın anlattığına göre 10.000’in üstünde Boşnak 5 gün süren sistemli
bir katliam çerçevesinde, her evden
erkek çocuk-babalar toplanarak hunharca öldürülmüştü. Geride kalan
kadınlara sistemli olarak tecavüz edilmişti. Öylesine vahşice bir bir cehennem
ortamı yaşatılmıştı ki insanlara, bazı paramiliter Sırp gücüne mensup insanlar
isyan noktasına gelip tecavüz ettikleri kadınlara dönüp yardım etmişler, hatta
çocuklarını sahiplenmişlerdi.
Boşnak kadınların bir çoğu içlerindeki nefreti yaşatmak için çocuklarını
doğurmuşlardır. Katliamın sorumluları ise yıllarca Sırbistan'da saklanmış ve
Lahey'de göstermelik olarak yargılanıp, dublörleri sayesinde halkının içine
karışmışlardır. Katliamın sorumlusu başta Radovan Karadzic, Slobodan Milosevic,
Radko Mladic, Željko Ražnatović (ARKAN) ve birçok isim yargı sürecinden geçse
de bu katliamın acısını asla unutturmamışlardır. Bosna Hersek bağımsızlığını
ilan etse de o topraklardaki müslüman çoğunluk kırılmış ve NATO'nun istediği
bir halk oluşturulmuştur.
Bir Osmanlı torunu olarak o emaneti koruyamadığımız
için her 11 Temmuz'da içim burkulur, yüreğim ezilir !
Yorumlar
Yorum Gönder